Ana Sayfa  |  Forum  |  Yardım  |  Kurallar  |  Çerez Politikası  |  Giriş  |  Kayıt
Tarihonline.com Yenilenme Aşamasında
Sitemiz yenilenmiştir.  

Bu süre içerisinde Çerez politikası, Kişisel verilerin kullanılması, Site kuralları ve mesaj yazma kurallarıyla ilgili bilgileri mutlaka okumanızı öneririz. Bütün kullanıcılar Kullanım Şartları"nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar. 

Yeni Başlık  Cevap Yaz
İngiliz Kaynaklara Göre 27 Mayıs 1960 Darbesi           (gösterim sayısı: 3.025)
Yazan Konu içeriği

boşluk

admin
[Tarihçi]
Site Kurucusu

Kullanıcı Resmi

Kayıt Tarihi: 15.12.2009
İleti Sayısı: 351
Konum: Sivas
Durum: Forumda Değil

E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder

Konu Yazan: admin
Konu Tarihi: 17.01.2011- 21:47


İNGİLİZ KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKİYE'DEKİ 27 MAYIS DARBESİ

Bilindiği gibi 27 Mayıs 1960 tarihi Türkiye'de Adnan Menderes hükümetinin devrilip savaş sonrası ilk kez bir askeri yönetimin iş başına gelmesine zemin hazırlayan önemli bir dönüm noktasıdır. Bu durum dünyadaki çeşitli devletler tarafından şaşkınlıkla karşılanan ve Türkiye'yi uzun yıllar etkileyen bir olaydı. Nitekim A.B.D. Dışişleri bu darbe neticesinde şaşkınlığını gizleyemedi. Bu şaşkınlığa A.B.D'yi bilgilendiremeyen büyükelçi Warren'in de sebep olduğu söylenir. Çünkü Warren, ülkesine Menderes hükümetinin güçlülüğü hakkında bilgiler vermekteydi. Bu durum böyle bir darbenin beklenmediğini göstermektedir.

Diğer yandan İngiltere'de ise bu darbe sürpriz olmadı. Çünkü, Ankara'daki İngiliz Büyükelçisi Burrows, ülkesini Türkiye'deki bütün olaylar hakkında bilgilendiriyordu ve 22 Nisan 1960 tarihli raporunda Menderes'in kendisine karşı oluşan muhalefete ve basına önlem alış tarzının hatalı olduğuna değiniyordu. Türkiye'de o zamana dek 6 aylık geçmişi olan büyükelçi, bu sürede Türk siyasetini ve devletin durumunu iyi bir şekilde çözmüştü. Nitekim kendisi taşrada çıkan olaylardan, ordu içindeki kaynamalara ve oluşan genel havaya ait bütün bilgileri elde edip ülkesine sağlıklı bir şekilde ulaştırabiliyordu.

Büyükelçi bu bilgileri verirken yetkileri de devamlı arttırılıyor ve devleti tarafından kendisine güvenildiği gösteriliyordu. Burrows, müdahaleden bir ay önce de ihtilal ortamının var olabileceğini gözler önüne seriyordu. Kendisi darbenin olmasından hemen sonra darbeyi Türkiye'nin bir iç meselesi olarak gördüklerini açıklayan kişi olarak da dikkat çekmektedir. Bu süreçte İngilizleri ilgilendiren ana meselelerden ilki İngiliz vatandaşlarının durumu idi. Bunun için hazırlanan raporda Türkiye'de yaşayan İngilizlerin sayısının yaklaşık 3500 kişi olduğu sonucuna varıldı.

Darbeden yaklaşık bir hafta sonra ise Burrows, genel durumu belirten raporunu gizli bir şekilde İngiliz makamlarına ulaştırdı. DP iktidarından hoşlanmayan kesimlerin darbeden önce var olduğunu bir kez daha kendi makamlarına hatırlatan büyükelçi, özellikle ordu içindeki kaynamalara ikkat çekmekteydi.

DP hükümeti, iktidarının ikinci bölümü olan 1955-1960 yılları arasında bazı kesimlerin desteğini geniş ölçüde yitirdi. Özellikle entelektüel kesimin desteğini yitirmesi yine İngiliz kaynaklarında çokça ifade edilen bir durumdur. DP hükümetinin özelikle üniversitelere müdahale etmesi, basın üzerindeki kısıtlamaları ve hükümetin radyoyu halknı yararına değil de iktidar partisinin propagandası için kullanması eleştirilere uğradı. Böylece CHP, entellektüeller ve basın birleştiler. Bu grupların birleşmesi DP hükümetinin rahatsız olmasına ve Meclis Komisyonu'nun yine bu partiye mensup 15 kişilik bir heyet tarafından kurulmasına neden oldu.

İngiliz büyükelçisi Burrows, Türkiye'deki durum hakkında ülkesine bu derece önemli ve gerçeği yansıtan bilgileri verirken Amerika büyükelçisi Warren, tam tersine ükesine darbe ortamı hakkında herhangibir bilgi yansıtamamıştı. Bu durum İngiliz büyükelçisi Burrows'un aynı zamanda ne derecede önemli bir siyasi kişiliğe sahip olduğunu da gösterir. Bununla birlikte her iki elçi arasında yakın bir dostluk da mevcuttu . Nitekim Warren'in darbenin hemen ertesi günü Cemal Gürsel'i ziyaret ettiği ve bu durumun ertesinde yeni Türk hükümetinin dışişleri bakanı olan Selim Sarper'in İngiliz büyükelçisi Burrows ile Cemal Gürsel'in görüşmelerinin olumlu olacağını ve bunun için de uygun zamanın beklenmesi gerektiğini belirttiği görülmektedir. Yani, İngiliz büyükelçisi Burrows'a mümkün olan en kısa zamanda Gürsel ile özel görüşme yapmaya çalışması tavsiye edildi.

Bu süreçte yeni Türk hükümetinin esas önceliği büyük devletler tarafından bir an önce tanınmak ve böylece uluslar arası arenada meşruluk kazanmak olarak belirtilebilir. Bununla ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin her ne kadar askeri bir darbe ile gelen hükümete soğuk bakıyor olsa da büyükelçisi Warren aracılığıyla yeni hükümetin yapmış olduğu girişimlerin karşılıksız bırakılmaması istendi. Nitekim 30 Mayıs tarihinde elçi, normal ilişkilerin başlatılması talimatını aldı.

İngiliz Dışişleri Bakanlığı da 29 Mayıs 1960 tarihinde Türkiye'deki askeri yönetimin tanınmasına ilişkin bir yönerge gönderdi. Bu belgeye göre İngiliz büyükelçisi Burrows, ABD elçisi ile bu konuda işbirliği içinde olmalıydı. İngilizler bu noktada özellikle yeni hükümeti ABD ile aynı zamanda tanımayı çok arzulamaktaydı. Bunun sebebi ise kendisine arkada kalmış görüntüsünü vermek istememesinden kaynaklanmaktaydı. Nitekim aynı konu üzerinde Kanada, Pakistan, Hindistan devletleri ile de yakın ilişki içerisindeydiler.

İngiliz hükümeti, 30 Mayıs 1960 tarihinde Lonnra Türk büyükelçiliğinden bir mektup aldığı zaman yeni Türk hükümetini tanıdı. İngiliz hükümeti bu mektupa cevap olarak eski ilişkilerin aynı ölçüde tekrarını istediklerini belirtiler.

Bu sıralarda İngilizler için Kıbrıs meselesinin Türkiye ilişkilerinde öncelikli bir mesele olduğu belirtilmelidir. Buna göre; Kıbrıs meselesi İngilizler için Türkiye'deki siyasi oratamın durumnudan daha önemli idi.

Bu noktada İngiliz büyükelçisi Burrows'un Türk hükümeti yetkilileriyle yapmış olduğu görüşmelerinde yeni hükümetin eski liderlere olumsuz bir tavır takınmalarını arzu etmediklerini ve bunun mahkemeler sırasında eski hükümet yetkilileri için menfi bir yönde kullanılmaması gerektiği şekinde görüşler belirttiği ve bunu da eski dost ve meslektaşlarının kaderine meşru ilgisinin bir gereği olarak yaptığı bu noktada hiçbir şekilde Türkiye'nin iç meselelerine karışma arzusunda olmadığı görülmektedir. (www.tarihonline.com )

31 Mayıs tarihinde Cemal Gürsel ile bir görüşme yapan Burrows, İngiltere'nin Türkiye iç işlerine karışmak gibi bir arzusunun olmadığını ve Türkiye'nin öyle sıkıntılı bir süreç geçirmesinden dolayı üzgün olduklarını belirtti. Yakın dostluktan ve müttefik devlet olma durumundan dolayı da ayrıca güçlü bir Türkiye'nin arzu edildiği bu sözlere ilave edildi. Özellikle NATO, CENTO, Kıbrıs, kültürel faaliyetler, ekonomik kalkınma ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İngiltere'den malzeme alımı gibi konularda Türk-İngiliz temas noktalarının varlığı belirtildi.

Cemal Gürsel de aynı şekilde sürekli iki ülke arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerin gelişmesi gerektiğine olan inancını dile getirmekteydi. Bu görüşmeler sırasında eski yöneticilere karşı hiçbir kin veya advet beslemediğini de belirtmekteydi. Bu durum özellikle İngilizlerin eski dostlarının durumlarını öğrenmek istemeleri üzerine verilen cevapları işaret etmekteydi.

Yeni askeri hükümetin Dışişleri Bakanı Selim Sarper, İngiliz büyükelçisi aracılığıyla İngiltere yetkililerine iletilecek önemli mesajları vermeyi de ihmal etmedi. O, özellikle yeni hükümetin ve Cemal Gürsel'in genel ve özel amaçlarını bu görüşmelerinde Burrows ile paylaştı.

Burada genel olarak İngilizlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokratlaşma süreciyle özel bir alaka içerisinde olmadıkları hemen anlaşılacaktır. Onlar daha ziyade siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve askeri alanlardaki İngiliz çıkarları üzerinde yoğunlaşmışlardı. Yani onlara göre askeri müdahalenin Türk dış politikasındaki yerinin çok az hissedilmesi gerekmekteydi.

Özellikle darbe meydana geldikten sonra Türk devletinin politikalarında çok az değişiklikler olması İngilizleri memnun etmişti. Nitekim askeri hükümetin önceki hükümt gibi uluslar arası yükümlülüklere ve kriterlere uyacağını açıklaması Londra'da sevinçle karşılanan bir hadiseydi.

DP hükümeti üyeleri müdahaleden yaklaşık dört buçuk ay sonra 14 Ekim 1960 tarihinde Marmara denizindeki Yassıada'da yargılanmaya başlandılar. Yaklaşık 11 ay devam eden davalar neticesinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, eski Meclis Başkanı Refik Koraltan kabine üyelerinin tamamı, bazı DP milletvekilleri birkaç eski il valisi, eski Genelkurmay Başkanı, yerel yetkililer, polis memurları ve yolsuzluk olaylarında adı geçen bazı iş adamları sanık sıfatıyla yargılandılar. Sonuçta 15 ölüm cezası ve 31 ömür boyu hapis cazası verilmişti. 418 sanığa altı ayla yirmi yıl arasında değişen hapis cezası verildi. Anayasaya göre ölüm cezaları MBK tarafından onaylanmalıydı. Hakimler ve savcılar doğrudan MBK tarafından atanmışlardı. İngiliz büyükelçisi özellikle bu noktada mahkemelerin darbeyi haklı çıkarmak için kurulmuş olabileceğini ifade etti.

Yine sadece ölüm cezalarının MBK tarafından onaylanacağına ilişkin hükmün yargılamalar sona erene kadar hükümetin iş başında kalacağını açıkça belirtir nitelikte gibi göründüğünü ifade ederek devam etti.Görüşmeden bu yana geçen sürede büyükelçilik MBK'ya yakın bir kaynaktan MBK'nın iktidarı devretmeden önce mahkemelerin tamamlanması niyetini taşıdığını öğrendi.

Dışişleri Bakanı Sarper, Ankara'da yabancı temsilcilerle yaptığı toplantıda onlara Türk hassasiyetini dikkate alarak, meselenin en iyi biçimde nasıl ele alınabileceği konusunda tavsiyelerde bulundu. İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın sorusu üzerine Sarper, ölüm cezası verilmesi ihtimalinin yarı yarıya olduğunu ve böyle bir cezanın uygulanmasının % 20 ihtimalde olduğunu belirtti.

Fakat idam cezalarının verileceğinin anlaşılması üzerine İngiltere ve diğer yabancı devletlerin politikaları da şekillenmeye başladı. Büyükelçi, bu konuda yabancı devletlerin hassasiyetlerinin Cemal Gürsel'e ve arkadaşlarına belirtilmesi taraftarıydı. Çünkü, Gürsel de ölüm cezalarına karşıydı. Nitekim İngiltere Kraliçesi ile veya herhangibir İngiltere yetkilisiyle bu konuda müzakere yapılabilceğinin altı büyükelçi ve dış ülke bürokratları tarafından ifade çizilmekteydi.

Nitekim İngiltere Kraliçesi Elizabeth Tahran'a giderken uçağının Ankara'da mola verdiği zaman havaalanının salonunda Cemal Gürsel ile görüşme imkanı buldu. Bu görüşme 6 Mart 1961 tarihinde gerçekleşmiş oldu. Türkiye'nin durumunun sorulması üzerine Gürsel'in o esnada siyasi durumun iyiye gittiğini ve ihtilalin kansız bir şekilde gerçekleşip kansız bir şekilde tamamlanacağını belirttiği görülmektedir. Bu konuşamalar Prens Philippe'in, cezalarda yapılacak indirimlerin diğer devletleri memnun edeceğini belirtmesi ile devam etti. Ayrıca yeni hükümetin dış dünyaya ve Sovyetlere bakış açısı da konuşulan konular arasındaydı.

Bu görüşmenin asıl önemli yanı diplomatik açıdan olan önemidir. Çünkü bu Türk ve İngiliz devlet başkanları arasında yapılan ilk resmi görüşmeydi. Kral VIII. Edward 1936'da İstanbul'da Mustafa Kemal ile buluşmuştu, ancak İngiliz kralları Ankara'yı ziyaret etmemişlerdi. Yine Kraliçe askeri darbeden sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk yabancı devlet başkanıydı.

Sonuç olarak yabancı devletlerin idam kararlarına karşı kararlar daha alınmadan göstermeye başladıkları tepkiler mahkemeler sonucunda bu kararların çıkmasını engelleyememiştir. Özellikle Gürsel'in MBK üzerindeki etkisini yitirdiği bir dönemde kararların çıkması infazların engellenme ihtimalini de ortadan kaldırmıştı.

Eski Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan ve Başbakan Menderes, 15 Eylül'de idam edildiler. İngiliz Basını idamları kınadı. The Sunday Telepgrapht ; bu mahkeme sürecinin tarafsız değil, siyasi bir çarpıtma şeklinde olduğunu belirtti.

Neticede 1950'li yıllarda Türkiye'nin batıdan aldığı yardımlar ile dış ülkelerle arasını iyi tutması fakat iktidarının ikinci yarısında bazı sıkıntılarla karşılaşması ve bu sıkıntıları gidermek için yanlış hamlelerde bulunması kendisine karşı olan muhalefeti arttırdı. Bu dönemde genelde ABD ve İngiltere ile olan iyi ilişkilere göre Rusya ile olan ilişkiler daha menfi bir seyir takip etti. Darbe ise bu nedenden dolayı İngilizleri endişelendirdi. Fakat ilişkilerde fazla farkların meydana gelmemiş olması onların sadece eski dostlarının durumları hakkında telaşa düşmelerine neden olduklarını söylemek mümkün olacaktır. Yani, demokratlaşma ile birinci dereceden ilgili değildirler.

Kaynak : TÜRKLER Ansiklopedisi ( Yeni Türkiye Yayınları )

www.tarihonline.com




Büyük adamlar tarihi, tarih de büyük adamların yaptıklarını süslemiştir.   La Bruyere
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Osmanlı-İngiliz İlişkileri Bibliyografyası admin 0 5505 20.01.2010- 22:03
Konu Klasör OSMANLI – İNGİLİZ İLİŞKİLERİ’NİN BAŞLAMASI admin 0 14229 20.01.2010- 22:14
Konu Klasör Osmanlı İngiliz İlişkilerine Genel Bakış admin 0 1025 27.04.2020- 00:06
Konu Klasör Tarihonline.com Tekrar Yayında - 3 Mayıs 2020 admin 0 947 01.05.2020- 20:14
Konu Klasör 10-11-12 Mayıs'ta Uzaktan Eğitime Bayram Arası Yönetici 0 723 09.05.2021- 17:37
Etiketler   İngiliz,   Kaynaklara,   Göre,   Mayıs,   1960,   Darbesi
Tarih Dersi, Tarih Öğretmenleri, Tarih Sitesi, Tarih Portalı, Tarih Forum
Portal Forum Mobil RSS